PREMATÜRE BEBEK BAKIMI
Dünyada ülkelere göre değişmekle beraber tüm gebeliklerin yaklaşık %10’ nu 2500 gr ve altında doğan düşük doğum ağırlıklı (DDA) bebekler oluşturur. Düşük doğum ağırlıklı yeni doğanların ise % 70-75’i prematüre doğumlardır.
Normal bir gebelik 40 hafta yada 280 gün sürer. Eger 37 hafta tamamlanmadan gebelik sonlanırsa bebek prematüre olarak kabul edilir.
Prematüre bebekler gebelik haftasına göre 3 grupta incelenir :
1.İleri derecede prematüre (24-31 hafta. 32 haftanın altında doğmuş bebekler).
2.Orta derecede prematüre (32-35 hafta arası doğan bebekler).
3.Sınırda prematüre (36-37 haftasında doğan bebekler).
Doğum tartılarına göre yapılan sınıflamada 2500 gr altındakiler düşük doğum
ağırlığı (DDA), 1500 gr dan düşük olanlar çok düşük doğum ağırlıklı (ÇDDA), 1000 gramın altındakiler çok çok düşük doğum ağırlıklı (ÇÇDDA) prematüre denir.
Morbidite ve mortalitede gebelik haftası belirleyicidir. Prematürelerin doğru sınıflandırılması bebeklerin gestasyon haftasına özgün sorunları olduğu için yaklaşım açısından çok önemlidir.
Prematürelerin üçte ikisi sınırda prematürelerdir. Prematürelik düzeyi artıkça bebeğin mortalite ve morbiditesi de artmaktadır. Sınırda prematüreler kısa sürede aileye adapte edilerek taburcu olmaktadırlar. İleri derece prematüre olanların tıbbi sorunları fazla olmakla ve aylarca hastanede izlenmeleri gerekmektedir.
Prematüre bebek bakımında dikkat edilecekler;
Bebekler anne karnında sabit ısıda, steril, dış ortama göre daha az gürültülü, karanlık, güvenli bir ortamda yaşar. Erken doğuma bağlı birtakım sistemleri iyi gelişmemiş olduğu için yeni ortama uyum sağlamakta güçlük çekerler. Bu bebekler anne rahmine benzer bir ortam olan kuvözlerde bakılırlar. Kuvöz içi bebek için ideal ısıda ısıtılır, ısı kaybını önlemek için istenilen düzeyde nem sağlanır.
Bebek dış ortamdan ayrı tutularak, özel filtrelerden geçirilmiş hava verilerek daha steril bir ortam sağlanır. Kuvöz içinde bebeğe gereksinim duyacağı miktarda ayarlanmış oksijen verilebilir.
Bebek için gürültünün en aza indirildiği izole bir ortam sağlanmış olur. Gerektiğinde kuvöz üzeri kapatılarak karanlık bir ortam sağlanır. Böylece bebek iyileşene kadar anne rahmine benzeyen bu ortamda tüm bakımları ve tedavileri bebeğe en az zarar verecek şekilde sağlanmış olur.
Yoğun bakım ünitesinde yatışları süresince bu bebeklerde akciğerlerin iyi gelişememesine bağlı solunum sıkıntısı, solunum durması, ısının korunmasında sorunlar, enfeksiyonlar, beslenme sorunları, kan şekeri düşüklüğü, sarılık, beyin kanaması, kansızlık, bağırsak gangreni, prematüre retinopatisi denen körlüğe kadar gidebilen göz sorunları olabilir. Bu sorunlara yönelik tedavileri yapılır. Yoğun bakım ünitesinde uzunca bir süre yatan, bu sorunları başarı ile atlatan, emerek beslenebilen, solunum desteğine gereksinim duymayan bebekler taburcu edilirler.
Prematüre bebeklerin taburcu edilip evlerine gönderilmesi tüm sorunlarının bittiği anlamına gelmez. Eve çıktıktan sonra da özen gösterilmesi gereklidir. Bebek hem yoğun bakımda kaldığı için hem de dirençle ilgili faktörleri eksik kaldığı için özel bakım gereklidir.
Direnç faktörleri, anneden bebeğe gebeliğin son aylarında geçer. Ancak bu bebekler erken doğdukları için direnç faktörleri eksik kalır ve enfeksiyonlara karşı daha savunmasız olurlar. O nedenle bu bebeklere dokunurken el temizliği birincil önem taşımaktadır. Bu bebekleri çok kalabalık ortamlara sokmamak gerekir. Bu arada bebeği korurken aşırıya da kaçmamak gerekir. Bebeği sürekli evde kapalı tutmayı da önermiyoruz. Özellikle ılıman havada temiz havaya çıkarılmaları ve güneş almaları çok önemlidir.
Prematüre bebeklerin taburcu olduktan sonra erken ve doğru beslenme desteği alması, uzun dönem normal büyüme ve gelişmelerinde belirleyici olmaktadır. En ideal besin anne sütüdür. Anne sütü yeterli miktarda ise bu bebeklerin anne sütü ile beslenmelerini tercih ediyoruz. Ancak prematüre bebeklerin besin gereksinimleri daha fazla olduğundan bebeğin tartı alım izlemine göre gerekli durumlarda anne sütü güçlendiricileri ile anne sütünü destekliyoruz.
Özellikle kuvozde olduğu dönemde annenin sütünü sanki bebeğini düzenli emziriyor gibi sağması çok önemli. Ayrıca yoğun bakım sırasında kanguru bakımı çok önemli.
Kanguru anne bakımı” olarak adlandırılan, anne ile bebeğinin ten tene teması, bir çeşit bebeği kucaklama metodudur. İlk kez 1978 yılında, prematüre ve düşük doğum ağırlığı olan bebeklerin geleneksel bakımına alternatif olarak geliştirilmiştir. Bebek annenin tişörtü içinde, kanguru torbasını andıran bir şekilde durduğu için “kanguru bakımı” terimini ortaya çıkarmıştır. Bu yönteme “kanguru bakımı” denilmesinin nedeni, kanguruların yavrularını aynı yöntem ile taşıyor ve büyütüyor olmalarıdır. Kanguru bakımı, gerek yoğun bakım
ünitesinden taburculuk için hazırlanan ve taburcu olan, gerekse hiç hastanede yatmamış olan prematüre bebeklerin evde bakımında kullanılan bir uygulamadır.
Anne ile bebeğin güçlü bir duygusal bağının olması, bebeğin sağlıklı büyüme ve gelişmesini sağlayan ve tüm yaşamını olumlu yönde etkileyen en önemli öğelerden biridir. Dokunma, kucaklama, göz göze temas, bebeğin bakımına katılma ve emzirme, anne-bebek bağlanmasını olumlu etkileyen faktörlerdir. Erken doğum ise, anne- bebek bağlanmasını olumsuz etkileyen bir faktördür. Çünkü erken doğum yapan anne, yüksek düzeyde psiko-sosyal stres yaşar, bebeğini daha geç ve daha az görür, daha az dokunur ve daha az kucağına alır. Ten tene temas ile sağlanan uyaranlar, anne ile bebeğin arasındaki duygusal bağın güçlenmesini sağlayarak, tüm olumsuzlukları giderebilir.
Esra Ertuğrul