LOHUSALIK
Konuk yazarım Seval Aksu Demir lohusalık dönemini anlattı keyifli okumalar ;
Doğumdan sonra ki en önemli süreç lohusalıktır bence. Bir günde bambaşka bir hayatın içinde buluyorsunuz çünkü kendinizi.
9 ay bekliyorsunuz ve sonunda minik mucizenizi alıyorsunuz kucağınıza. Aslında güzel ama bir o kadarda zor bir süreç sizi bekliyor yani tam 6 hafta!
Fiziksel değişime uğruyorsunuz ilk başta, karnınızda bir canlı taşıyorsunuz ve o doğduktan sonra inanılmaz bir boşluğa düşüyorsunuz yani en azından ben öyle hissettim. Hamileyken o kadar alışmış ve o kadar çok tekmelerine maruz kalmıştım ki oğlumun, doğumdan sonra neredeyse 2 ay kadar arada sıra karnımda tekmeler hissettim, kıpırdanmalara şahit oldum. Tabii ki biliyordum bu sadece alışılmış bir durumdu ama yinede özlememe engel değildi.
Lohusalık sürecinde kesinlikle deneyimlediğim bir diğer husus ise şu ki “doğum sonrası depresyonu”
Peki, nedir doğum sonrası depresyonu? (lohusa depresyonu)
Doğumdan sonra oluşan bir çeşit duygu karmaşasıdır aslında. Yeni düzen, fiziksel değişim, sorumluluk duygusu ve yetememe gibi düşüncelere kapılan yeni anneler kendilerini bir depresyonun içinde bulabilirler.
Doğumdan bir hafta sonra ilk doktor kontrolümüze gittiğimiz gün kıl payı kurtuldum bende depresyona girmekten. Benim için o ilk haftalar inanılmaz zordu. Annem bizimle kalıyordu ve ben oğlumu sadece emzirmek için kucağıma alıyordum. Benim olduğunu, bana muhtaç olduğunu kestirememiştim. Korkuyordum aslında ona zarar vermekten çok küçüktü. Ona bakamayacağım, kucağıma alırken bir yerine bir zarar veririm endişesi yüzünden kendimi depresyona hazırlıyordum aslında.
Doktor kontrolünden sonra sarılık olduğunu öğrenince bende yaşama sevinci bitmişti. Eve yaklaşır adımlarla yürürken birden bire ağlama ve titreme krizine girdim. Elime, koluma hâkim olamıyor, hıçkırıklarıma dur diyemiyordum. Altında yatan sebep ise oğlumun sarılık olması, çok küçük olması ve tecrübesizliğim. Söylenen her söz, yapılan her hareket bana batıyordu ve inanılmaz bir alınganlığa sahip olmaya başlamıştım. Oğlumu kucağıma almaya korkuyor ve almıyordum. Emzirme saatlerinde annem ya da o an kim varsa gelip kucağıma veriyor, emzirme işlemi bitince onlara veriyordum o dönemler bana göre annelik bundan ibaretti.
Annemin isyanından sonra yani 2 hafta sonra oğluma annelik yapmaya başlamıştım ben. Yeter! dedi annem yeter! “Bu çocuğun annesi sensin, biz ömür boyu yanında olmayacağız değiştir şu çocuğun altını” dedi. Koydu önüme Aras’ı, tutuşturdu elime bezi. O an yüzümden akan terleri keşke gösterebilsem sizlere, inanamazsınız! Korkarakta olsa değiştirdim altını ve kıyafetlerini çıkarıp giydirdim. İşte ben o an anne olmuştum! Daha sonra kendimle baş başa kaldım ve iyice düşündüm.
Onun ne kadar aciz ve bana muhtaç olduğunu düşündüm, düşündüm, düşündüm ve sonunda attım üstümde ki o kara bulutu. Anneydim ben üstesinden gelemeyeceğim hiçbir zorluk olamazdı. Aslanlar gibi bakardım oğluma.
Daha sonra kimseyi istemedim yanımda evde tek kalmaya başladım. Keşke kalmasaydım o da ayrı. 🙂 Lohusa tek başına bırakılmaz derler ya bakın o doğru işte şöyle ki; Bir gün akşam saatlerinde eşimin işten gelmesini bekliyordum. Aradı “marketteyim bir şey lazım mı” dedi, eve gelme süresi 15 dakika falandı. Telefonu kapattıktan sonra geçen o saniyeyi hatırlamıyorum! Uyandığımda kapıya atılan tekmeleri, çalan telefonumu ve bağırtıyı duydum ve hemen kalkıp kapıyı açtım. Eşim tabii çok endişeli ve öfkeliydi.
Bana ne olduğunu inanın bilmiyorum. Saniyeler içinde içim geçmişti, başucumda çalan telefonun sesini, çalan kapı zilini tekmeleri bağırtıları asla duymadım ki o ara Aras bile uyuyordu ve o bile uyanmadı. Bir kere daha anladım lohusa olan biri evde tek başına bırakılmamalı J şaka şaka hala inanasım gelmiyor ve hurafe olarak düşünüyorum.
Yeni annelere kazandığım tecrübelere dayanarak şunları söyleyebilirim ki, anın tadını çıkarsınlar! Bir bebek dünyaya geldiyse öyle ya da böyle büyüyor ve siz farkına bile varmıyorsunuz. Geriye dönüp baktığımda keşke o günlere geri dönebilsem de oğlumu kimselere vermeyip tüm bakımını ben yapsaydım diye düşünüyorum. Şuan ne ağlamasını, ne küçüklüğünü ne de kokusunu hatırlamıyorum. Nasıl üzücü anlatamam 🙁
Yeni doğum yapmış anneler, tamam hayatınız değişiyor, yeni bir düzene girmeye çalışıyorsunuz ama dünyanın sonu değil kendinizi bırakmayın. Unutmayın ki sizin bir de eşiniz var! Doğumdan sonra evlilik hayatını sonlandıran kaç aile var biliyor musunuz? Nedeni ise kadının kendini bırakması, sürekli bunalım halleri ve kendini kapatma. Bu durumun geçici bir dönem olduğunu aklınızın bir köşesine yazın derim, çünkü geçiyor ve o değerini bilemediğiniz günleri özlemle anıyorsunuz. (tecrübeyle sabit)
Yakınlarınızdan yardım istemekten çekinmeyin! Buda altın değerinde bir kural. 20 dakikalık bir duş, dışarıda içeceğiniz bir fincan kahve bile size uzun süre yetebiliyor inanın. Güvendiğiniz en yakınınıza emanet edin bebeğinizi ve eşinizle randevu ayarlayın, en şık halinizi alın ve eşinizle sanki ilk kez buluşacakmış gibi çıkın karşısına. Hem eşinizin size yeniden aşık olmasını sağlayın, hem de kendinizi şımartın 🙂
Ve asla ve asla unutmayın ki, hamilelik, lohusalık asla bir hastalık değildir. Kadını kadın yapan en güzel duygudur ve bu duyguyu en iyi şekilde değerlendirmeyi bilin.
Sevgiler
Seval Aksu Demir
Anneansiklopedisi.wordpress.com